ust_reklam
Yurtiçi Geziler

Aşkın Karadeniz Halidir Çamlıhemşin

Gezip görüp, yeni yerler keşfetmek benim en büyük tutkum ama Doğu Karadeniz bunca gördüğüm şehir, ülke, kıta içinde en özeli, en aşk hali. Yeşil ve maviyi bir arada sevenlerdenim. Bozkır yamaçların eteğindeki mavilikler de, dipsiz yeşillikler de tam olarak iflah etmez beni. O yüzdendir en çok yeşili bol olan yaylaları sevmem ve her deli akan derenin Karadeniz’e kavuşmasına hayran olmam. O deli akan derelere yapım tarihleri çok net bilinemeyen ama yüzyıllardır varlığını sürdüren nice güzel taş köprüler inşa edilmiştir. Şimdi fotoğraflarımızda fon olan Çinçiva, Çağlayan, Ortan, Mikron, Çat ve Arhavi Çifte Köprü bunlardan sadece bazılarıdır. Doğayla muhteşem şekilde bütünleşen bu mimari harikası köprüler Karadeniz turları ile ne çok hikayeye şahitlik edip ne çok buluşmaya nokta olmuştur kim bilebilir…

Canım ülkemizin her yanı ayrı cennet ama yeşilin yuvası şüphesiz Karadeniz. Bugüne kadar çok seyahat etmiş olabilir birçok yer görmüş olabilirsiniz ama Doğu Karadeniz’i bir bilenle keşfetmediyseniz çok şey kaçırdınız diyebilirim. İnsanoğlunun doğayı katletmedeki azmine rağmen doğa burada azimle direniyor bozulmamak adına.

Yeşilin her tonu, deli akan dereleri, organik yiyecekleri ve onları hazırlayan daha organik insanları, esprileri, atarı, gideri, tulumu, horonu ile bambaşka bir rüyadır Doğu Karadeniz.

Adına türküler yakılan Çamlıhemşin Yaylaları Gito, Sal, Badara, Pokut, Elevit, Çat, Amlakit,Hazindak, Meleskür,Çiçekli, Huser… Hepsi birbirinden ayrı güzel, ayrı masalların diyarıdır. Bulutların üzerinde olmak için her zaman uçakta olmanız gerekmez. Şans sizden yanaysa yaylaya ulaştığınızda karşılayıverir sizi sonsuz bulut denizi. Eğer ki zorlu parkurlar beni yıldıramaz derseniz Kaçkarlar’ın Kavrun’dan (3932 mt.) sonraki ikinci yüksek tepesi olan Verçenik Yaylası (2618 mt.) tam size göre. Yukarıya doğru çıktıkça Ağustos’ta dahi buzul göllerini görmek mümkündür. Baharla birlikte bu irili ufaklı göllerin etrafını envai çeşit çiçek sarmaya başlar.

Eskiden yöre insanının yaşamının bir parçası olan yaylaya çıkmak şimdilerde kent insanın da hayatın hızına mola verebilmek adına yaptığı kaçışlardan oldu. Yayla evlerinde yanan sobanın etrafında oturup büyüklerin anlattığı hikayeleri dinleyebilir, sık sık yağan yağmurun altında yürüyüş yapabilir, patikalarda kaybolabilirsiniz. Hemen hemen her mutfakta pişen mısır ekmeği, kara lahana sarması ve çorbası, olmazsa olmaz muhlama, laz böreği, turşu kavurması gibi lezzetleri misafirperver annelerin ellerinden yiyebilirsiniz.

Yıllara meydan okurcasına dimdik ayakta duran ihtişamlı Zil Kale’yi az geçince Palovit Şelalesi karşılar tüm heybetiyle. Doğu Karadeniz’i görmeden Bali’ye gittiyseniz eğer oradaki şelaleleri çok abartmayın gözünüzde. Dik bir yamaçla ulaşılan Mençuna, Gürcistan sınırımızdaki Maral Şelalesi ve daha nicesi görsel şölen sunarcasına yüzyıllardır akıp karışmakta Karadeniz’e…

Kaçkarlar’ın eteklerinde birçok derenin birleşerek oluşturduğu Fırtına Deresi 68 km uzunluğunda üzerinde rafting yapılabilen bir akarsudur. Bakmayın adının dere olduğuna siz.

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı Çinçiva Köyü, adıyla akan deresiyle birlikte görür görmez vurulduğum bir yer oldu. Sıradan bir bağ değildi aramızdaki ve ben yazı ayrı kışı ayrı yıllardır gitmekten hiç usanmadım ama her dönüşümde içimi bir burukluk kapladı o ayrı. Bu köyde üçüncü nesil kahveden tutun da keçi sütlü dondurmaya kadar birçok şey bulmanız mümkün. Konaklama için ise artık evim olarak gördüğüm Ada Bungalov ve çok yeni faaliyete giren 120 yıllık Dudi Konak size tavsiyelerim arasında olacaktır.

En başta da belirttiğim gibi benim için memleketten çok gezmenin “aşk hali” Doğu Karadeniz. Ülkesine hayran bir gezgin olarak her zaman dediğim gibi önce kendi topraklarımızı keşfedelim sonra dışarılar. Ama Karadeniz’i illa ki bir bilenle görün ki tadına doyasıya varın.

Aşkla her daim gezenti kalın.

Yorum Yap

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EN YENİ YAZILAR

Yukarı