ust_reklam
Yurtdışı Geziler

Güney Kore Gezisi

SEUL, ARALIK 2019

Tokyo gezisi talebi gelince araştırmalara başladım ve o kadar saat uçup da sadece Japonya’yı görmek bir gezgin için olası olmadığından, turu önce en yakın ülke olan Güney Kore’nin başkenti Seul’den başlatmak mantıklı geldi. İstanbul’dan Seul direkt uçuşla 11 saatlik bir yolculukla ulaştığımız şehirde sadece iki günümüz vardı ve mümkün olduğunca çok yer görmeliydik. Özellikle son dönemde Türk Sineması tarafından yapılan uyarlamalarıyla (Uyarlamaların mutlaka orijinal versiyonlarını da izliyorum) aşina olduğumuz ülke, aynı zamanda 1950 yılındaki Kore Savaşı’nda ABD ile birlikte Türk Askeri’nin de Güney Kore halkıyla birlikte savaştığı için iki halk birbirimize oldukça yakınız.

Uzak Asya ülkelerine Tayland ile başlayan tutkum katlanarak artmakta. Güney Kore insanın da aşırı yardımseverliği, saygısı, kibarlığı beni tam on ikiden vurdu.

Otelimiz turistik mağazaların olduğu Jongno bölgesindeydi ve birçok tarihi, turistik yere yürüyerek ulaşmak mümkün oldu. Uluslararası Inceheon Havalimanı şehrin 50 km kadar dışında ve denizi doldurarak oluşturulan bir adanın üzerinde. Köprülerle ana karaya bağlanan havalimanından direkt otobüsle şehrin birçok yerine ulaşılabiliyor. Ayrıca iki farklı tren seçeneği de mevcut. Gideceğiniz bölgeye göre alandaki ‘information’ noktalarına danışabilirsiniz. Korelilere soru sormaya asla çekinmeyin, seve seve yardımcı oluyorlar. İngilizce bilmeseler bile bilen birini bulup sorunuza cevap vermeyi başarıyorlar.

520 km ağıyla dünyanın çevresel uzunluğu açısından en uzun metro ağına sahip şehirde ihtiyacımız olmadığı için biz metro kullanmadık. Uber şehirde yaygın ama İngilizce bilen sürücü sayısı çok az, çevirici uygulamalar sayesinde sorunsuz iletişim kurulabiliyor.

Seul, Asya’nın büyük ve modern metropollerinden. Işıl ışıl binalar, kalabalık caddeler, Noel zamanı olduğu için ekstra süslemelerle pırıl pırıl karşıladı bizleri. On milyondan fazla nüfusa sahip şehrin temizliği tabi ki halkının sayesinde. Sokaklarda sigara içmek yasak, bazı mekanlarda ve sigara içme alanlarında içilebiliyor. Dolayısıyla yollarda izmarit yok. İnsanlar sokakta ellerinde yiyecek ve içeceklerle de gezmiyor, yasak olmasa da ayıp olduğundan böyle yapıyorlar ve çevreye aşırı duyarlılar. Çevre deyince sadece doğa değil, içinde yaşayan canlılar; insanlar, hayvanlar. Saygı her şeyin üzerinde!

Seul’u Han Nehri ikiye bölüyor. Nehrin yanındaki parklar ise halkın dinlenme alanları oluyor. Seul’de gezilecek yerler bölgesi mevcut ve dağınık şekilde. Kısaca özetlemek gerekirse;

Jongno: Bizim otelimizin de olduğu en turistik bölge. Saraylar, tapınaklar genellikle etrafta, burada konaklayarak işimizi oldukça kolaylaştırdığımızı söyleyebilirim.

Gangnam: PSY’in bizim de dilimize uzun zaman pelesenk olan şarkısına ilham olan sosyetik bölge. Her yerde şarkının semboli haline gelen kol hareketinin heykelini görmek mümkün. Benim çok ilgimi çeken ise COEX MALL’ın içindeki Starfield Kütüphanesi oldu. Adeta gökyüzüne yükselen devasa kitaplıklarıyla tam olmak istediğim yerdeydim. Bu bölgede estetiğe ve güzelliğe meraklı Seul halkı için yüzlerce estetik kliniği var. Güney Kore’de üniversite çağına gelmiş ve hala hiç estetik yaptırmamış olmak büyük eziklik olarak algılanıyor (Çok saçma gibi görünse de gerçek).

Itaewon: Grubumun Türk restoranı arayışı neticesinde keşfettiğimiz, özellikle yabancılar yaşadığı için her tür mutfağın bulunduğu hareketli ve eğlenceli bölge.

Myedong-Dong: Zaten neon tabelalarla ışıl ışıl olan bölge, Noel zamanı olmasının etkisiyle daha da bir göz alıcıydı. Avrupa gibi kutlanmasa da ufak da olsa bir hareketlilik var. Stantlarda satılan sokak yemekleri, geç saatlere kadar süren kalabalık, aşırı gürültülü oyun (atari) salonları ile buram buram Uzak Asya’dayız diyor her yer.

Yeoui-do: Kore’nin 63 katlı en uzun binasının (Seoul 63 Square) da bulunduğu gökdelenler mahallesi. Eğer Nisan’da Sakura zamanı giderseniz burada bulunan Yeouido Park’ı ziyaret edebilirsiniz.  

Royal Palace: 1392-1897 yılları arasında beş yüzyıl hüküm süren Joseon Krallığı’nın Gyeongbokgung, Changdeokgung, Deoksugung ve Channyeonggung saraylarının içinde bulunduğu kocaman bir kompleks. İçinde sarayların yanı sıra parklar, göletler, bazı kral ve kraliçeler ile saraylıların mezarlığı dahi mevcut. 10 bin wonluk kombine biletle tamamı gezilebiliyor. Burada Güney Kore yöresel kıyafetlerini kiralayarak gezinip, fotoğraf çektirmek mümkün.

N Seoul Tower: Dünyanın hiçbir yerinde çıkmadığım ve muhtemelen çıkmayacağım televizyon kulelerinden biri.

Güney Kore Kısa Kısa

  • Güney Kore vize istiyor mu? Türk vatandaşları turistik gezilerde 90 güne kadar vizeden muaf.
  • Güney Kore’de internet paketi alalım mı? Ülkede wifi sıkıntısı çekmedik, meydanlarda dahi var. Ama yine de isterseniz havaalanında bulunan telekom standlarından seyyar wifi modemi kiralayabilirsiniz.
  • Güney Kore’de Google Map çalışmıyor mu? Google Map’in çalışmadığını gördüğüm tek ülke, söylemişlerdi de inanamamıştım, deneyimledim. Güney Kore harita uygulamalarından birini indirdik.
  • Türkiye – Güney Kore arasındaki saat farkı ne kadar? Güney Kore ülkemizden 6 saat ileride.
  • Güney Kore’de bahşiş vermek zorunlu mu? Ülkede bahşiş vermeniz gerekmiyor, hesabın içinde tahsil ettiklerinden ekstra olarak beklentiye girmiyorlar.
  • Seul’de Starbucks var mı? Bence dünyadaki en çok Starbucks’un olduğu şehir Seul. Her köşeyi parsellemiş durumda. Oysa ki yerel markaları ‘coffee bean & tea leaf’in çayları ve kahveleri benim daha hoşuma gitti.
  • Güney Kore pahalı mı? Bu soruya cevabım “Bize neresi ucuz ki?” olurdu. Orta Avrupa standartlarında diyebilirim.
  • Güney Kore para birimi nedir? Para birimi WON. Bol sıfırlı kafa karıştırıcı 🙂 Dolar ya da Euro götürüp alanda değiştirebilirsiniz. Şehir merkezi ile pek farklı değil.
  • Güney Kore’den Kuzey Kore’ye geçilir mi? Mevsim kış olduğu için ben tercih etmedim ama tur şirketleri ile anlaşarak Kuzey Kore sınırına giderek gizemli komşuyu uzaktan da olsa görmek mümkün.
  • Güney Kore’de yemekler nasıl? Yemek olayına hiç girmeyeceğim çünkü ben Uzak Asya mutfağını hiç sevmedim, sevmek için de kendimi zorlamıyorum. Yurt dışında Türk Restoranı arayışım da olmuyor, illa damak tadıma uygun bir şeyler bulabiliyorum. Yaşasın İtalyan Mutfağı 🙂

Asya ülkelerinde gezerken ben yabancıyım diye bağırıyoruz adeta farklılığımızla. Laf atınca cana yakın, saygılı, kibar Güney Kore insanı ve modern, temiz şehir Seul anılarımda yer aldığınız için bin şükür.

Sevgiyle gezenti kalın.

Yorum Yap

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EN YENİ YAZILAR

Yukarı