ust_reklam
Seyahat Önerileri

Kyoto Gezisi

KYOTO, OCAK 2020

Gitmeyi sevenlerdenim ben. Olduğum yerdeyken bir sonraki rotanın hayalini kurup planını yapanlardan. Gitmek fiilidir beni heyecanlandıran, dinamik tutan, enerji veren. İlk kez, bunca şehir, bunca ülkeden sonra bir şehirden ayrılmak istemedim. Tren istasyonunda şehre adım attığımdan ayrıldığım ana kadar her dakika, her tapınakta kendimi ‘Allah’ım lütfen buraya tekrar gelmemi nasip et.’ diye dua ederken buldum.

Japonya gezi planı çıkarırken kış mevsimi olduğundan çok şehir görmek yerine iki şehri sindirerek gezelim istedim. Biri tabi ki başkent Tokyo olacaktı peki değeri? Üstadım Saffet Emre Tonguç’un notlarını okurken; ‘Kyoto’yu görmeyen Japonya’yı gördüm demesin’ cümlesi üzerine ikinci şehrin Kyoto olacağı kesinleşti. Zaten Sevgili Bahar Akıncı’nın gerçekleştirdiği Japonya Akşamı’nda da Kyoto’yu aşkla anlatması dikkatimden kaçmamıştı.

Kyoto’ya nasıl gidilir diye merak ediyorsanız Tokyo’dan iki saatlik Shinkansen yani hızlı tren yolculuğu ile Kyoto’ya ulaşılıyor. Yalnız bu trenlerin bazıları çok az durakta bazıları her durakta durabiliyor. Bunun ayrımını yapamadığımdan dönüşümüz dört saate yakın sürdü ve İstanbul uçağına ucu ucuna yetişebildik. Konaklama için hemen tren istasyonunun karşısında oldukça merkezi konumda olan Ryokan tarzı otel tercih ettim ki yerel yaşamı yakından deneyimleyelim. Otele adım atar atmaz daha resepsiyonda ayakkabıları çıkarıp terlikleri giydiğimiz, odalarında yer yatakları, uyku kimonaları olan geleneksel Japon otellerine Ryokan denilmektedir.

Kyoto şehri oldukça turistik olduğundan fiyatları hiç de hesaplı olmayan birçok seçenek mevcut. Odada küçük bir duş ama her katta da kadın ve erkek ayrı olmak üzere Japon Hamamı Sento vardı ve tabi ki bunu da kaşif benliğimle denemez isem olmazdı. Meraklılarına görseller instagram hikayelerimde sabitli.

Japon halkı hamama bizden düşkün desem sanırım yanılmam. Sokaklarda çok fazla hamam tabelası gördüm çünkü. Otelde resepsiyonist de dahil hiç kimse İngilizce bilmiyordu ama gayet iyi anlaştık. Belli başlı kalıp cümleleri bir kartona yazıp hazır etmişler. Çok sıkışınca da sesli tercüme programları ile olay çözülüverdi.

794 yılında kurulan ve bin yıldan fazla süre Japonya’nın başkentliğini yapan şehirde 1600’den fazla tapınak bulunmakta. Tahmin ettiğiniz üzere plan yapıp içlerinden üzülerek sadece birkaçını seçebildim.

Tren istasyonunun önünden kalkan, 24 saat ve 48 saat olmak üzere seçenekli biletleri bulunan iki katlı kırmızı gezi otobüsleri, taksi ücretlerinin de pahalı olduğu göz önünde bulundurulunca yapılacak rota açısından oldukça pratik oluyor (Bildiniz siz onları de mi; sky hop bus, hop on, hop off.)

Kinkakuji Temple (Altın Tapınak): Sahip olduğu yeşilin her tonunu barındıran bahçelerin ve göletlerin içinde, altın kaplamalarının da sağladığı gösterişiyle bu Budist Zen Tapınağı sanırım yoğun turist sezonunda olmamamızın etkisiyle bana en huzurlularından biri gibi geldi.

Kiyomizu & Dera Temple (Kırmızı Tapınak): Tarihçesi 798 yılına uzanan ve çok yakın zamanda restorasyondan geçen bu Budist Tapınağı da biraz yokuş çıkılarak ulaşıldığı için tüm şehrin manzarasına hakim. Ama yokuş gözünüzü korkutmasın, yol boyunca turistik mağazalar ve yolun sonunda da dondurmacı var ki, yemyeşil machalı dondurmasını yerken dinlenebiliyorsunuz.  Bu ülkede macha bizim şam fıstığı yerine geçiyor ve tüm tatlı, çikolata ve dondurmaları yeşertmekle meşgul. Ayrıca Japonya’da sokakta herhangi bir şey ve tabi dondurma yemek çok ayıp. Yok öyle elinde külah gezmek, oturup uslu uslu yiyorsunuz!

Iconic view of Daigoji Temple in autumn. Kyoto, Japan. A World Heritage Site since 1994

Fushimi Inari Taisha: Burası kendi başına bir tapınaklar köyü.

Japonya’nın tamamına yayılmış 30 bini aşkın İnari Tapınağı’nın idari merkezi de olarak kullanılan tapınakta aktif olarak halk ibadet yapmakta. Seyahat boyunca gördüğüm en yoğun kalabalık buradaydı ve kilometrelerce yürüyerek yarım günde anca gezebildim. Kyoto yazınca görsellerde çıkan turuncutori kapıları boş yakalayıp fotoğraf çektirmek zordu ama başardım!..

Kyoto’da gezilecek yerlerin başında geliyor burası. Trenle merkeze iki durak mesafede. Ayrıca ‘Bir Geyşa’nın Anıları’ filminin de bu tapınakta geçtiğini dipnot olarak belirtmek isterim.

Arashiyama Bambu Ormanı: Programımda olup da elimde olmadan gidemediğim tek yer burasıydı. İçinde çok karakteristik bir tapınak da bulunan ormanı görmek için bile olsa Kyoto’ya tekrar gidebilmeyi yürekten diliyorum. Tapınağın en önemli özelliği etrafı yosun kaplı 1200 adet Rakan heykelciğine sahip olması. Buda’nın bizzat eğittiği havarileri oluyor bu Rakanlar ve taştan oyulma, hepsi farklı yüz ifadesi ile şekillenmiş. 1980’lerde tapınağın restorasyonu sırasında yüzlerce Budist tarafından destek amaçlı olarak yapılmış ve şimdilerde turistler tarafından ilgi odağı olmuşlar.

Nijo Kalesi, Ginkaku-ji Temple, Heian Temple ve Kyoto İmparatorluk Sarayı diğer gördüğümüz ama detaylı gezemediğimiz yerler.

Gion:Kyoto’nun meşhur geyşa bölgesi. Rengarenk çeşit çeşit kimonolar giyen geyşaları her sokakta görmek mümkün. Turistler için kimono kiralama dükkanları var, aynı zamanda saç ve makyaj da yapılıyor. Fakat her olayı seremoni ile yaptıklarından bunun için de yeterli vakit gerekiyordu ve çok üzülerek bu isteğimi de bir dahaki sefere diyerek ertelemek durumunda kaldım. Geyşa gösterileri yapan mekanlar da bu bölgede bulunuyor.

Şehrin her yanı ayrı bir güzel, ayrı bir mistik. Açıkhava müzesi tadındaki bu olağanüstü şehri iki günde anca tadımlık olarak görebildim. Bir dahaki sefere sadece Kyoto gezisi yapmam dahi olası çünkü o derece etkilendim. Hatta aşık olduğum İstanbul’uma en büyük rakip oldu bu şehir diyebilirim.

Aşkla gezenti kalın…

Yorum Yap

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EN YENİ YAZILAR

Yukarı