Seyahat seyahatte planlanır mottom ile “Kızıl Şehir Petra”yı görülecekler listeme dahil edeli birkaç yıl oluyor. Son zamanlarda art arda yaptığım Orta Doğu maceralarım zaten sevdiğim coğrafyayı yaşadıkça daha da sevmeme sebep oluyor.
Ürdün Hakkında
Bahar aylarında tercih edilebilecek ılık, yavaş ama pahalı bir ülke Ürdün. 1 JOD (Ürdün Dinarı) yaklaşık 1 İngiliz Paundu civarında olunca bizim pul olan paramızla biraz daha pahalı geliyor haliyle.
Türkiye’den Ürdün’ün başkenti Amman ve Kızıldeniz kıyısındaki şehri Akabe’ye direkt uçuşlar mevcut. Eğer seyahatiniz sadece turizm amaçlı ise Akabe uçuşunu tercih etmenizi öneririm. Ülkeden uzak noktaya araçla 4 saatte ulaşabiliyorsunuz. Toplu ulaşımın yetersiz oluşu ve gezilecek noktaların ayrı şehirlerde olması sebebiyle yapılacak en mantıklı iş araç kiralama olacaktır.
Osmanlı hakimiyetinde iken İngiliz mandasına giren Ürdün tam bağımsızlığını ancak 1946 yılında ilan etmiş ve tam adı Ürdün Haşimi Krallığı’nı 1950 yılında almıştır. Şu anda Kral olan II. Abdullah halk tarafından gerçekten çok seviliyor, annesi İngiliz olduğu için Kraliçe unvanı alamayıp prenseslikle yetinmek durumunda kalmış, Filistin asıllı eşi Kraliçe Raina ise tüm dünyanın tanıyıp sevdiği, Arap ülkeleri kadınları tarafından örnek alınan bir isim. Ülkedeki yaklaşık on milyon nüfusun 500 binden fazlasını Suriyeli mülteciler oluşturuyor.
Amman Hakkında
Ürdün’ün en kalabalık şehri Amman oluyor ve dolayısıyla en yoğun trafik de burada, yollarda genelde şerit çizgileri olmadığından biraz zorlandık diyebilirim. Eskiyle yeninin harmanlandığı şehirde kiliseyle cami de iç içe. Amman, dünyanın hala yaşanılan en eski kentlerinden biridir.
Amman’da Gezilecek Yerler
- Roma Tiyatosu,
- Amman Kalesi,
- King Abdullah Camii (Müslümanlara giriş ücretsiz),
- siyah beyaz renkleriyle farklı mimarideki Abu Derwich Camii,
- Jebel Amman Rainbow Caddesi (hediyelik eşya mağazaları burada),
- The Boulevard (açık hava avm),
- Jabal Al Lweibdeh ya da Paris Meydanı denilen kafelerin yoğun olarak bulunduğu alan bizim gördüğümüz yerler arasında.
- Ocean adlı deniz ürünleri zinciri denizden bu kadar uzaktaki bir şehir için gayet başarılı.
- Kebap ve mezeler her yerde leziz…
Madaba Hakkında
Amman’dan güneye doğru inmeye başlıyoruz ve ilk şehrimiz Kral Yolu rotasında olan Madaba. Burada MS 6. yüzyılda Ölü Deniz (Dead Sea)’de gemicilik ve yelkencilik yapıldığına dair bilgi veren ilk piktografik bulgu niteliğindeki ünlü Madaba Haritası Mozaiği, Aziz George Kilisesi zemininde yer alıyor.
Kiliseden sonraki durağımız Tevrat’a göre vadedilmiş toprakların Hz. Musa’ya gösterildiğine ve de hayatını burada kaybettiğine inanılan Nebo Dağı. IV. yüzyılın sonunda Hz. Musa’nın ölüm mevkiini işaretlemek üzere buraya inşa edilmiş Musa Kilisesi içinde birçok mozaik mevcut. Kilisenin önündeki seyir terasından da Lut Gölü’nün karşı kıyısındaki Vadedilen Topraklar İsrail ve Filistin görülüyor.
Gül Kırmızısı Şehir Petra
Burası için “Tarihin yarısı kadar yaşlı gül kırmızısı şehir” ifadesini kullanan şair J. William Burgon’un, şehri görür görmez duyduğum heyecanla ne kadar da güzel bir tasvir yaptığını anlayabiliyorum.
Hz. Musa’nın vadisi anlamına gelen Wadi Musa’da bulunan, dünyanın en gizemli kentlerinden Petra bu seyahatimin asıl amacıydı.
Unesco Dünya Mirası listesinde olan ve 1800’lü yılların başında İsviçreli bir gezgin keşfedene kadar yaklaşık bin yıl saklı kalmış, mimari harikası gizli kent Petra…
Nebatiler buraya Arap Yarımadası’ndan gelirler, MÖ 400 yıllarında muhteşem devasa bir kent kurarlar ve onu ticaret krallığı haline getirirler. Birçok antik kent görmeme rağmen buradan çok fazla etkilendiğimi söyleyebilirim. Toplamda gidiş-geliş 14 km civarında bir parkur ve yaklaşık 800 basamaklı dik yokuş bu parkurun en zorlayıcı kısmı. Biraz yürüdük, biraz deveye biraz eşeğe en sonunda da at arabasına binerek parkuru tamamlayabildik.
Petra’ya giriş oldukça pahalı 50 JOD ama her kuruşuna bence kesinlikle değiyor. İçerideki taşıma hayvanları için sıkı pazarlık ederek tekrar ücret ödüyoruz.
Petra Antik Kenti Hazine Binası, tiyatrosu, kiliseleri, kral mezarları, tapınakları ve Ad-Deir Dağı’nın 220. metresine oyulmuş manastırı ile gerçekten büyülü ve esrarengiz bir şehir. Mutlaka en az bir tam gün buraya ayırmalısınız. Petra’da dünyada bilinen zincir otellerde konaklayabilirsiniz. Muhteşem bir film platosu görünümünde olan Petra pek çok Hollywood filmine ev sahipliği de yapmış ve yapmaya devam edecektir.
Ölü Deniz – Lut Gölü
Petra’nın büyüsü halen üzerimizde iken direksiyonumuzu Lut Gölü’ne doğru çeviriyoruz ve virajlı yollardan kıvrıla kıvrıla Ma’in Hot Spring Spa adlı Ölü Deniz manzaralı bir vadiye muhteşem şekilde konumlandırılmış termal otelimize varıyoruz. Personelin misafirperverliği, odaların genişliği, manzarası, kuş ve şelale sesleri, lezzetli mutfağı ile gönlümüzü fethen, yeni yaşımı Arapça “mutlu yıllar” eşliğinde kutladığım bu oteli kesinlikle tavsiye ediyorum.
Yeryüzünün en alçak noktası, deniz seviyesinin tam 450 metre altında yer alan, akarsularla beslenmeyen 600 km2 civarında bir alanı kaplayan Lut Çukuru, içerdiği yoğun tuzdan dolayı içine girer girmez bizi yüzeye atıyor. Gerçekten söylendiği gibi içinde oturarak kitap okumak mümkün. Tadına bakmak için ağzımı çalkalamak gibi bir hata yaptım ki suyun tadı zift! Gölde niye canlı yaşamadığını da böylelikle anlamış oluyorum.
Lut Gölü ismini anlaşıldığı üzere Lut Peygamber’den alıyor. Hz. Lut’un peygamberleri olduğu Lut Kavmi’nin yaşadığı ve şu an Lut Gölü’nün altında kaldığına inanılan Sodom ve Gomore şehirleri Eski Ahit’in Tekvin kitabında günahkar kentler olarak anlatılıyor. İslam inancına göre MÖ 1900 yıllarına kadar varlığını sürdüren Lut topluluğu, Kuran-ı Kerim’de eşcinsel ilişkileri nedeniyle üzerine taş yağdırılan ve yok edilen bir halk olarak anlatılıyor.
Bilim insanlarına göre ise; şu an Ürdün’ün bulunduğu yere 3700 yıl önce bir kuyruklu yıldız veya meteor düşmesi esnasında aşırı ısınma sonucu bir patlama meydana geliyor ve yaklaşık 500 km2’lik alandaki her şeyi yok ediyor!
Göle girebilmek için ya göl kıyısında bulunan otellerde konaklayacaksınız ya da günübirlik giriş için otellere ya da plajlara 20-30 JAD arası ödeme yapacaksınız. Otelde kalmak daha mantıklı seçenek. Ayrıca gölün içinden çıkarılan siyah çamur ile çamur banyosu yapmayı da unutmayın.
Wadi Al Mujib Hakkında
Ürdün turu için araştırmalara başladığımda keşfettiğim bu vadiye ziyaret saati sonrası gitmemize rağmen Türk olduğumuz ve de sempatik davrandığımız için alındık. Ürdün’ün boğazı diye adlandırılan Ürdün Prensi Hamzah Al Hussein’in de favori mekanlarından olan bu muhteşem kanyonun büyük kısmı maceraperestler tarafından tırmanılsa da biz sadece görmekle yetiniyoruz.
Bu seyahate sığdıramadığım ama Ürdün gezisi içinde olması gereken diğer görülesi yerler ise; Kızıldeniz kıyısındaki sahil şehri Akabe, çölde safari yapıp bedevi çadırlarında geceleyebileceğiniz Wadi Rum, en iyi korunmuş Roma antik kentlerinden biri olan Jerash Antik Kenti…
Çok sevdiğim bu coğrafyada sıradaki seyahatimin nereye olacağını ben de merakla bekliyorum. Sevgiyle gezenti kalın…